Thursday, February 01, 2007

 

Suçlu hastanın mahremiyeti ve hekimin sorumluluğu Hürses gazetesi 28 Eylül yazısı

Suçlu Hastanın Mahremiyeti ve Hekimin Sorumluluğu
Yeni ceza yasamızla Avrupa Birliği normlarına uyun olarak İnsan sağlığı konusuna gereken önem verilerek, sağlık hakkını istismara yönelik suçlar ağır yaptırımlara bağlandı. Hastaların özel hayatı ve mahremiyet hakkı, özel hükümlerle koruma altına alındı.Hekim ile hasta arasındaki ilişkinin ve bu ilişki sebebi ile öğrenilen her türlü bilginin gizliliği, sağlık hizmetlerine ulaşma, bilgilenme ve güvenlik gibi haklarla birlikte mahremiyete saygı en önemli hasta hakları olarak düzenlendi. Mesleği sebebiyle bir kimsenin kişisel bilgilerini öğrenen kişinin, bu bilgileri başkasına vermesi eski ceza yasamızda da “meslek sırrını ifşa” başlığı altında düzenlenmişti. Bu suça verilecek ceza eski yasada 3 aya kadar hapis idi. Yeni ceza yasasında ise ‘’Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar ‘’ başlığı altında yer alan bölümde düzenlendi ve bu suçun cezası 136. madde ile bir yıldan 4 yıla çıkarıldı. Ancak belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlendiği düşünülerek verilecek ceza 137/b maddesi ile yarı oranında arttırılarak 2 yıldan 6 yıla çıkarıldı.
Böylece yeni yasa ile, hastanın mahremiyetinin ihlali, eskiye oranla oldukça ağır bir yaptırıma bağlanmış oldu.
Hastanın mahremiyeti ile ilgili diğer bir düzenleme ise yeni yasanın 280. maddesinde yer alıyor. Buna göre; görevi sırasında bir suçun işlendiği yönünde bir belirti ile karşılaşan sağlık mensubuna, bu durumu yetkili makamlara bildirme yükümlülüğü getirildi.
Eski Türk Ceza Kanunu’nda, sadece kişiler üzerinde işlenen suçların bildirilmesi zorunlu iken ve hastanın kendisi hakkında kovuşturmaya neden olacak bir suçun bildirilmesi zorunlu değil iken; yeni Ceza Kanunu bu makul sınırlamaları kaldırmış ve suçun kapsamını aşırı genişletmiş oldu.
Yeni ceza yasasında yapılmış olan iyileştirmelerin yanı sıra, sağlık çalışanlarının görevleri sırasında karşılaşacakları suçları bildirme yükümlülüklerinin kapsamının aşırı genişletilerek sağlık mesleği mensubu kabul edilen tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire gibi sağlık hizmeti veren kişilere ciddi biçimde sorumluluk yüklenmesi hasta hakları bakımından kabul edilebilir görünmüyor.
Böylece herhangi bir suça bulaşmış hastaların tedavi olma hakkı engellenmiş olurken ayrıca bu düzenleme, hekimlerin tedavi sırasında öğrendikleri hastalarına ilişkin sırları hiç bir şekilde açıklamama borcuyla da çelişiyor. Kaldı ki, yeni Ceza Kanunu meslek sırrının ifşası suçunun cezasını 3 aydan 9 aya çıkarmış bulunuyor.
Bir an için sağlık personeline verilen bu yükümlülüğün, suçluların yakalanması açısından yardımcı olma gerekçesiyle kabul edilebilecek olduğu düşünülse bile, insan hakları açısından sakıncaları bulunmaktadır. İşlediği suç ne olursa olsun, hiç kimsenin sağlık hizmetine ulaşma hakkı elinden alınmamalıdır. Bu endişeyi taşıyan yaralı veya hasta suçlu, hakkında ihbar olacağı endişesiyle hekime başvurmakta tereddüt gösterecek, böylelikle sağlık hizmetinden faydalanamayacak ve belki de hayatını kaybedecektir. Ayrıca hekimler de, suça karıştığını düşündükleri kişilere yönelik sağlık hizmeti vermekte çekingenlik gösterebileceklerdir.
Görüldüğü üzere hekimler, hasta mahremiyetine özen göstermedikleri zaman kişilik haklarına tecavüz nedeniyle yargılanabiliyorlar, ayrıca aleyhlerine maddi manevi tazminat davası açılabiliyor,çalıştıkları kurum tarafından disiplin cezası uygulanabiliyor.
Ceza yasamızda hekimlerin sır saklama yükümlülüğüne bu denli önem verilirken, sağlık çalışanlarının suçluları bildirme yükümlülüğünün oldukça ağır yaptırımlara bağlanması yasa koyucular tarafından bu maddelerin yeniden gözden geçirilmesini gündeme getiriyor.
Kanımızca hasta hakları ve hekimler yönünden düşündürücü olan bu maddelerin yeniden gözden geçirilmesi ve gerekli değişikliklerin yapılması için girişimlerde bulunulması gerekiyor.


.

Comments: Post a Comment



<< Home

This page is powered by Blogger. Isn't yours?