Tuesday, January 23, 2007

 

''Su kıtlığı ile mücadele''

"Su kıtlığı ile mücadele"
7 Ocak tarihli Hürriyet Gazetesinde sayın Bekir Coşkun’un ‘’Kuraklık ‘’ başlıklı yazısını okuduktan sonra, çocukluğumun ve lise yıllarımın geçtiği, her yanından dereler, pınarlar akan Antalya ‘nın da aynı kaderi paylaştığını hissederek uzun zamandır yazmayı düşündüğüm bu yazıya hemen başladım.
Biraz da iki yıl önce kaybettiğim benim de‘’doğaya sevdalı’’ babamın, bu konudaki vasiyetini hatırlayarak. Birlikte Tema Vakfı için araştırmalar yapardık, sonra da bu bilgileri Antalya radyosunda sabah kuşağında bir arkadaşıyla birlikte Vakfı tanıtıcı söyleşilerde kullanır ve su kaynaklarıyla erozyonu farklı bir yaklaşımla bütünleştirirdi. Lara’dan başlayarak Belek’e kadar uzanan sahil şeridinde, sayısız otellerin yapılmasına şiddetle karşıydı ‘’gün gelecek bütün bu tesisler su yetersizliğinden terk edilecek ve sonuçta harabeye dönecek ‘’ diye kederlenirdi.
Babamın doğup büyüdüğü Korkuteli ilçesinde, yetmişli yıllarda yapılan Korkuteli Barajı’nın yerini, çok daha eski yıllarda, ilk gençlik yıllarında belirleyebilecek öngörüye sahip olan ve hep haklı çıktığına tanık olduğum babamın bu sahil şeridindeki oteller zinciri konusundaki tahmininde yanılmış olmasını diliyorum.
Plansız yapılaşma ve yeraltı sularının sınırsız ve kontrolsüz kullanımına tanığım ben de. Yer altı sularının kullanımı ve kuyuların açılmasına izin veren kurumda çalıştığım yıllarda her geçen yıl ne kadar daha derinlerde suya ulaşıldığının tanığıyım .
Dünyayı kuraklık tehlikesinin beklediğini dünya ikliminin 1,5 derece ısınmasının bile çok değişik ve kapsamlı sonuçlara yol açacağını biliyoruz. Sıcaklık ve yağış değişikliklerinin ağaçsız, bitkisiz alanlarda, ormanlarla veya merayla kaplı su havzalarında ne gibi sonuçlar vereceği tahmin edilmeye çalışılıyor. Sonuçlar pek de iç açıcı görünmüyor. Küresel ısınmanın etkilerinin özellikle yaz aylarında belirginleşeceği , Ağustos ve Eylül aylarında yağışların artacağı ve özellikle bitki örtüsüne sahip olmayan havzalarda sel felaketlerinin yaşanacağı, bu iklim değişikliğinin , su havzalarına önemli etki yapacağı bütün bunların sonucunda dünyayı ve Türkiye’yi kuraklığın beklediği sık sık dile getiriliyor, ancak bu sonla karşılaşmamak için kimlere ne görev düştüğü , ne gibi önlemler alınması gerektiği bu konunun devlet politikası olmasının kaçınılmaz olduğu yeterince gündeme gelmiyor.
Konuyla ilgili Devlet Su İşlerinin ne tür çalışmaları olduğunu izliyorum. ‘’Derelerimi geri istiyorum’’ adı altında bir yarışma düzenlendiğini, ülke genelinde bütün belediyelerin katılabileceğini ,hayatın temel taşı olan su kaynaklarının kılcal damarı olma özelliği taşıyan derelerin korunmasını sağlamak amacıyla düzenlendiğini biliyorum.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu , her yılın 22 Mart gününün, “Dünya Su Günü” olarak kutlanmasını kararlaştırdı. Dünya Su Gününün 2007 yılı konu başlığı da “Su kıtlığı ile mücadele” olarak belirlendi.
UNESCO kaynaklarından edinilen bilgilere göre , 2007 yılı 22 Mart Dünya Su Günü konu başlığının Birleşmiş Milletlerce "Su Kıtlığı ile Mücadele (coping with water scarcity)” olarak belirlendiği gibi, bununla ilgili uluslar arası sorumluluk da Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO)’na verildi.
Ülkemizde Dünya Su Günü kutlamalarında lider kuruluş ise yine uzun yıllar görev yapmaktan gurur duyduğum ve gönülden bağlı olduğum Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü.22 Mart Dünya Su Günü nedeniyle toplumu ve genç nesilleri suyun hayat için önemi konusunda yeterli bilince ulaştırma “Su kıtlığı ile mücadele” konu başlığında çeşitli faaliyetlerle işlenmesi planlanıyor. 2009 yılında İstanbul’da düzenlenecek olan Beşinci Dünya Su Forumuna yönelik bölgesel hazırlık toplantıları çerçevesinde 22-24 Mart 2007 tarihlerinde Antalya’da Nehir Havzaları Yönetimi Uluslararası Kongresi’nin düzenlenmesi planlanıyor.
Umarım bu girişimler toplumun ve devletin her katmanında destek bulur ve kurak günler yaşanmadan gerekli önlemler alınır.

Comments: Post a Comment



<< Home

This page is powered by Blogger. Isn't yours?