Thursday, January 25, 2007

 

Bilişim suçları ve önlenmesi

Bilişim suçları ve önlenmesi

Ceza Hukuku, “kanunsuz suç ve ceza olmaz" ilkesi üzerine kurulmuştur. Bir başka deyimle, suç ve cezanın meclisin çıkardığı bir kanunla tanımlanmış olması , modern ceza hukukunun en önemli özelliğidir. Bu ilke, ceza hukukunda; kanunda açık hüküm bulunmayan hallerde, var olan hükümlerden yola çıkarak, suç ve ceza oluşturulamayacağını, kıyaslama yapılarak suç üretilmesinin ve ceza verilmesinin mümkün olmadığını vurgulamaktadır.Günümüz ceza hukukunun temel ilkeleri 18-19. yüzyılda atılmış olmakla beraber, bu ilkelerin uygulandığı insan davranışları, teknolojinin de ulaştığı düzey nedeni ile, geçmiştekinden oldukça farklı ve yeni sorunlar şeklinde ceza hukukuna konu oluşturmaktadır.İçinde bulunduğumuz yüzyılın ikinci yarısından itibaren, bilgisayar ve yazılım teknolojisindeki ilerleme, son 20 yıldan beri Internet gibi açık veya kapalı sistemlerde iletişimi mümkün kılmıştır.Son yıllarda açık ve kapalı sistemlerdeki sayısal haberleşmenin, ticari yaşam dahil insan hayatının tüm alanlarına uygulanabilir olması; bu alanlarda ortaya çıkabilecek ihlaller için, suç ve ceza konusunun da irdelenmesi gereğini ortaya koymuştur.Aralık ayı içerisindeki bir yazımda Ceza Yasamızda ‘’bilişim alanında suçlar’’ başlığı altında düzenlenen bilişim suçlarını yasanın elverdiği ölçüde tanımlamış ve verilen cezaların alt v e üst sınırlarını hangi koşullarda arttırıldığını anlatmış ve ‘’siber sözleşmenin’’ bir an önce imzalanması gereğini vurgulamıştım.Ancak ceza yasamızda bilişim alanındaki suç ve cezalarla ilgili maddelerin yetersiz olduğu artık herkes tarafından biliniyor. Karşılaştığım soruların cevaplarını bulmakta zorlanıyorum.Örneğin elektronik ortamda işlenmiş suçlarda, suçun hangi hallerde Türkiye'de işlenmiş sayılacağının tartışılmasında yarar bulunmaktadır. Web sayfası sahibinin, servis sağlayıcılarının yurtdışında olmasının bu konu üne olduğu , suç teşkil eden sayfaya fiilen ulaşım veya fiilen ulaşılmasa dahi ulaşılabilir olma durumu önem taşıyor.Aynı şekilde, "yabancı ülkede işlenen suçlar" tanımının da belirlenmesi, suça verilecek ceza, suçluların iadesi, gibi konularda netlik bulunması gerekiyor.Sanık başka ülkede ise, dava açma, sorgulama ve delil toplama açısından farklı durumlar ortaya çıkmakta.yapılan eylemin her iki ülkede de suç teşkil ediyor olması önem arz ediyor, bu konuda Internette işlenen suçlar açısından ülkeler arasında asgarî uzlaşma arayışı çabalarına Türkiye de koşulsuz katılmalı ve ‘’siber sözleşme ‘’ bir an önce imzalanmalıdır.
Avrupa Konseyi'nin Siber Suçlarla Mücadele Sözleşmesi'nin henüz taslak halinde olduğunu ve imzaya açıldığını ve 45 ülkenin imzaladığını basından izliyoruz. Ancak yürürlüğe girmesinin zaman alacağını aşikar.
Her teknolojinin zararlı yanlarının da bulunduğu, teknolojik gelişmelere engel olmadan zararlı yönlerinin kontrol altına alınabileceği mekanizmaları oluşturmak önem taşıyor.
Siber sözleşme yürürlüğe girdiğinde “uluslararası eylem” sayılan bir durumda , olaya ilişkin soruşturma, sözleşmeye taraf ülkelerce de takip edilebilecek. Paris’teki bir internet kullanıcısı tarafından oluşturulan çocuk pornosu sitesine yönelik soruşturmaya, suçtan zarar gören ülke olarak Türk polisi katılabilecek.İnternet suçluları, sözleşme hükümlerine göre uluslararası düzeyde kırmızı bültenle aranacak ve “uluslarası suçlu” kabul edilecek. Sanal ortamdan faydalanarak sahtekarlık yapanlar da sözleşmeye taraf ülkelerin tümünde suçlu sayılacak.Avrupa Konseyi Siber Suç Sözleşmesi’ne göre, suç sayılan eylemlerin başında terör geliyor. Terör örgütlerinin internetten yararlanarak yaptıkları haberleşmeler, terör yöntemlerinin ve bomba yapımının internet aracılığıyla yayınlanması ve terör içerikli mesajlar, tek tek belirlenerek sorumluları hakkında uluslararası düzeyde yasal işlem yapılacak.
Sanal dünya, ülkelerin coğrafi sınırlarının hiçbir şekilde hissedilmediği bir dünya gerçeği ortaya koyuyor. Türkiye'nin anılan sözleşmeyi imzalaması halinde dahi, farklı ülkeler farklı yaklaşımlara sahip olacak, sorunlara tam anlamı ile çözüm sağlamayacaktır. Bu nedenle Ceza Hukuku alanında uluslararası düzeyde, ülkeler arasından bir asgari uzlaşmanın gerçekleşmesi ön şart olarak görünmektedir.Bu bağlamda; Türkiye'de özel bir komisyon oluşturularak uluslararası gelişmelerin yakından izlenmesi ve alternatifli konularda ülke görüşü oluşturması, uluslararası müzakerelerde ağırlık hissettirmeyi sağlayacağı gibi, bu konumdaki ilkeler, politikalar ve uygulamalar önceden tartışılmış,belirlenmiş ve toplumun değer yargılarıyla ters düşmeyen görüşlere dayanarak oluşturulmasına imkan tanıyacaktır.

Comments: Post a Comment



<< Home

This page is powered by Blogger. Isn't yours?