Sunday, August 20, 2006

 

HUKUKİ BOYUT

1999 DEPREMİNDEN 7 YIL SONRA YERİNDE SAYAN HUKUKİ ALTYAPI

1999 Depreminin üzerinden tam 7 yıl geçti. Önümüzdeki 30 yıl içinde kaçınılmaz olarak yaşanacağı tahmin edilen büyük İstanbul Depremine karşı bazı önlemler alındığını görüyoruz. Örneğin İstanbul Sismik Riski Azaltma ve Acil Durum Hazırlık Projesi bunların başında geliyor. Özellikle kamu tesisleri için deprem riskinin azaltılması için 400 milyon dolar düzeyinde Dünya Bankası kaynağı ile yola çıkılıyor.

Ancak, yasal düzenlemelerle depreme karşı gerekli hukuki altyapıyı hazırlama ihtiyacı ortada duruyor. Hukuki altyapıyı güçlendirmek bir yana aksi yönde gelişmeler yaşanıyor. İşverene parasal olarak bağımlı ve ciddiyetten uzak bir Yapı denetim firmaları sistemi kuruldu. Sistemin işlemediği görüldüğü halde yeterli yasal düzenlemeler yapılamadı. Bilimsel şehir plancılığı ilkelerine göre değil, rant baskılarına göre İmar planları yapılmasına olanak tanıyan ”denetim dışı imar hukuku ” sürdürüldü. Öte yandan Bütçe kanununa eklenen maddelerle kaçak yapılara elektrik , su ve doğal gaz bağlanabilmesini “gelir sağlama” gerekçesiyle teşvik eden düzenlemeler yapıldı. Yasadışı yapılaşmanın en yoğun olarak yaşandığı “tarım alanlarında” işgalcilerin para karşılığı ruhsata kavuşmalarını sağlayan İmar Affı yürürlüğe girdi. Böylece depremin felakete dönüşmesine engel olamayan mevzuatın, aynı plansızlığı ve bilimdışılığı sürdürmesi desteklendi. Son düzenlemelerle Ceza Kanununda yerverilen İmar suçlarının cezalarının azaltılması yönündeki çalışmaların da sürdüğü anlaşılıyor.

Depreme karşı en önemli tedbirlerin başında, planlı ve sağlıklı yapılaşmayı sağlayacak yepyeni bir mevzuat sisteminin oluşturulması geliyor. Oysa arsa ve arazi rantlarını kısıtlayacak olan bu tür düzenlemelere karşı ciddi bir direnç de hükümeti etkiliyor. Hatta ORMan Bakanlığı’nın 2B’lerdeki kaçak yapılaşmalara tapu hakkı konusundaki tasarısının tekrar gündeme getirilmesi tartışılıyor.

Meclis gündeminde bu konulara yönelik yasal düzenlemelerin yeralmaması bu konuda ulusal bir strateji olmadığını ortaya koyuyor. Nitekim 9 uncu Kalkınma planında da deprem ve doğal afetlere karşı hazırlıkları ve muhtemel zararların telafisine yönelik bir strateji öngörülmemiş olması çarpıcı...

Son aylardaki durgunluk öncesinde konut ağırlıklı olarak inşaat sektörünün son onyılların en büyük patlamasını yaşadığı, mortgage yasalarının Meclis gündemine geldiği dönemde dahi deprem sorunu ikinci plana düşüyor. Adeta konut satan firmaların bir tür reklam motifi olarak kalıyor. Oysa uzun vadeli bir deprem planlamasına ve bunu güçlendirecek bir hukuki altyapıya acilen ihtiyacı var ülkemizin... İmar hukukundan, yapı denetimine, Afetler yasasından ve deprem sigortasına kadar birçok konuda hukuki düzenlemelerin akılcı bir yöntemle yapılması için meslek kuruluşlarına da önemli bir rol düşüyor.

Comments: Post a Comment



<< Home

This page is powered by Blogger. Isn't yours?