Saturday, August 26, 2006

 

ÇEVRE SORUNLARI VE HUKUKİ ALTYAPI

Hürses 24 ağustos 2006 Av.Şule Eyüpgiller

Ülkemizin çevre sorunları konusundaki durumunun vahim olduğu anlaşılıyor. Çevre Bakanlığı geçtiğimiz Şubat ayında "çevre açısından Türkiye 2014’te ancak şu andaki Macaristan, Romanya ve Çek Cumhuriyeti’ni yakalayabilir. Bugünkü Almanya ve Fransa’nın düzeyine gelmek için, 2023’ü beklemek gerekiyor" açıklamasını yaptı.Çevrenin AB normlarına ulaşması için, harcanması gereken kaynak 60-70 milyar Euro olarak hesaplanıyor. Bunun 30-35 milyarı, ilk etapta, 2014 e kadar gerekiyor.. Bu kaynağın 15 milyar Eurosunun AB’den gelmesi öngörülüyor.

Çevre sorunlarının çoğunlukla küçümsenen bir boyutu , geçtiğimiz günlerde gürültü kirliliği nedeniyle kapatılan ve para cezası verilen eğlence yerleri vesilesiyle basın organlarında yoğun olarak tartışıldı. Soruları yanıtlayan İstanbul Valisi Güler de yasal altyapı eksikliklerini vurguladı.

Yapılan uygulamalar değişen yönetmeliklere uygun olarak yapılıyor. Kamuoyunda eski çevre gürültü kontrol yönetmeliği ile yeni yönetmelik arasındaki fark gözden kaçırılıyor. Hala eski yönetmeliğin 17 nci maddesindeki “90 desibele kadar müzik yapılabilir” hükmü doğrultusunda yanlış algılama var. Oysa 1986 tarihli eski yönetmelik 2005 yılı Temmuz ayında değişti.
Gürültünün kontrol ve denetimi yönetmeliğinde, yeni sistemde AB standartlarına uygun olarak “alıcı ortam” ve ” kaynak ortam” kavramları getirildi. Alıcı ortamın, normal gürültü şiddetiyle gürültünün yapıldığı mekandan kaynaklanan şiddet arasında belli mekanlara göre 5 veya 10 desibelden fazla fark olmaması öngörüldü. Yani 90 desibele kadar gürültü yapılabilir, üstünde yapılamaz değerlendirmesi artık geçerli değil. Bu nedenle önce alıcı ortamın ölçümü yapılıyor daha sonra o mekanda değil o mekandan çıkan gürültünün yansıdığı mekanlarda ölçüm yapılıyor.
Yönetmelik gereği, gürültü ile ilgili sorunlar, belediye sınırları içerisinde belediyeye, dışında ise ilin en yüksek mülki amirinin görev alanı içerisinde kalıyor.
Yapılan kontrollerden sonra mekan kapatılmadan önce ilgilinin uyarıldığını ve bir çoğu için de 3 keze varan para cezası uygulaması yapıldığını görüyoruz. Gerekli uyarılar sonrası ilgililer toplantıya davet edilerek gerekli ikazlarda yapılıyor. Ancak hiçbir müessese gürültü kirliliğini önlemeye yönelik teknik çalışma içerisine girmiyor. Kendilerinden beklenen duyarlılığı göstermiyorlar. Bir yandan denetimlerin devam ettiğini gözlemliyoruz. Bu aşamada Mahkeme’ye başvurularak alınan karar kesin bir karar değil;sadece yürütmenin durdurulmasına ilişkin. Ancak daha sonra gürültünün önlenmesine ilişkin Kanunlar, Yönetmelikler uygulanarak bir karar veriliyor. Alınacak olan kararların istikrarlı bir şekilde uygulanması önem taşıyor. Çağdaş toplumlarda kimsenin gürültü yapmaya ve çevresindekileri rahatsız etmeye hakkı olmadığı kabul ediliyor.
İstanbul’da özellikle boğaz civarında başlatılan denetimlerin Antalya, Bpdrum,Marmaris gibi Türkiye’nin tüm sayfiye kentlerinde yoğunlaştırıldığını görüyoruz. Sabit mekana sahip eğlence yerlerinin yanı sıra Boğaz’da teknelerden yayılan müziğinde denetime tabi tutulduğunu görüyoruz.
Eğlence mekanlarının turizmle ilgili hassasiyetlerini göz ardı etmemek gerek, o sektörün öncelikleri göz önüne alınmalı. Ama her şeyden önce vatandaşın ruh ve psikolojik sağlığı, kişi hak ve hürriyetleri, huzur ve güvenlikleri de devletin görevleri arasında. Bu konuda dengeyi sağlayabilmek için eğlence mekanlarının gürültü kirliliğini önleyecek teknik donanımları mutlaka koymaları gerekiyor.
Öte yandan Büyükşehir Belediyesi bununla ilgili canlı müziğin hangi saatler arasında yapılabileceğine ilişkin bir karar da aldı. Büyükşehir Belediyesi Meclis Encümeni hafta arası saat 24:00, Cuma ve Cumartesi 01:00'den sonra açıkta canlı müzik yapılamayacağını öngördü. Valiliğin kontrolleri devam ediyor. Gerekli uyarılar yapılıyor ve büyük para cezaları kesiliyor. Ayrıca mahkemelerin verdiği kararlar hızla yerine getiriliyor.Valiliğe resmi olarak Cuma günü verilmiş olan yargı kararlarının ertesi gün uygulamaya konulduğunu görüyoruz. Bu konuda hem Çevre Müdürlüğü hem de yetki devirleri yapılmış olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yetkilileri ve ayrıca güvenlik yetkilileri, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanununun kendilerine verdiği yetkiyi kullanarak gürültünün oluştuğu anda buna mani olmak için yetkileri dahilinde her yolu deniyorlar.
Son dönemde kamuoyunda da gürültü kirliliğine karşı haklı bir duyarlılık oluşması özellikle de ilgililerin şikayetlerinin anında değerlendirilip önlem alınması oldukça sevindirici… Bu konuda yeni Yönetmelik uyarınca Yargının verdiği kararlar henüz kesin karar değil. Ancak umarız bu tür eğlence yerlerinin, yaz aylarının başından bu yana basının ve ilgili kurumların gündeminden düşmeyen gürültü kirliliğiyle ilgili polemikleri gelecek yaza kadar çözümlenir ve gösterilen çabalar doğrultusunda gerekli koruyucu önlemler alınır ve huzur içinde gürültüsüz bir 2007 yazı yaşarız.


Comments: Post a Comment



<< Home

This page is powered by Blogger. Isn't yours?